Sınavlar tek çare mi?

Posted by

Sınav maratonu başlamak üzere. 

Adaylarda da ailelerinde de heyecan dorukta. 

Şu ana kadar yoğun bir hazırlık içerisinde olanlar, son güne kadar fazladan bir kelime öğrenmenin telaşı içerisindeler. 

Hiçbir hazırlık yapmayanlar ise “sınav bir an önce olsa, bitse de kurtulsak” modundalar. 

Peki bu noktadan sonra nasıl bir yol izlenmeli? 

Öncelikle paniğe kapılmamalısınız. 

Siz ne kadar zor bir süreçten geçiyorsanız, diğer adaylar için de durum farklı değil. 

LGS, YKS ve KPSS benzeri sınavlar, sadece bilgi ölçme sınavları değil, tıpkı sınav anında olduğu gibi sınav öncesi ve sınav sonrası süreçleri de doğru yönetme, disipline olma ve en önemlisi de son saniyeye kadar kontrolü elden bırakmama sürecidir. 

Her aşamada sürekli birilerini eler ve sona kalanlar içerisinde de sadece ve sadece ne istediğini bilenleri mutlu sona ulaştırır. 

Bu yüzden sınav öncesi ve sınav anını olduğu gibi tercih, kayıt ve barınma süreçlerini de çok titiz bir şekilde yönetmek gerekiyor… 

Kaldırmak mümkün mü? 

Her sınav döneminde olduğu gibi tartışılan en önemli konulardan biri de sınavların kaldırılıp, kaldırılamayacağıdır. 

Sınav karşıtları, sınav için harcanan zamana, kaynaklara ve özellikle de yıpratıcılığına dikkat çekerek mutlaka kaldırılması gerektiğini savunuyor. Sınavsız bir sistemin torpile ve kaosa davetiye çıkaracağını iddia edenler ve sınavlardan nemalananlar ise mevcut sistemin devamından yanadır. 

Peki, doğru olan ya da olması gereken ne? 

Bu konuda ahkam kesmek yerine, dünyadaki uygulamalara ve yaşananlardan çıkarttığımız derslere bakarak bazı tespitlerde, öngörülerde ve önerilerde bulunabiliriz. 

İşte onlardan bazı satır başları: 

Anaokuluna başlayan her öğrenciyi üniversite önüne yığan bugünkü sınav sistemini, bu haliyle kabul etmek mümkün değil. 

Peki sınav olmasın mı? Bazı durumlarda olabilir ama esas önemli olan okul başarısıdır ve bu dikkate alınmalıdır. 

Bu yüzden ölçme değerlendirme, ilgi, yetenek, beceri ve hedeflere yönelik hayalleri tespit eden rehberlik hizmeti çok önemlidir. 

Ülkenin insan gücü planlaması ile bireylerin isteklerinin örtüşmesi de günümüzün olmazsa olmazları arasındadır. 

Bu nedenle bir, iki yıllık bir okul öncesi eğitimin ardından 6 yıllık bir temel eğitim sonrası yönlendirme başlamalı ve erken yaşta hayata atılacaklar mesleki eğitime, öğrenimlerine üniversitede devam edecek olanlar da akademik hayata hazırlanmalılar. 

Bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 65, 70 mesleki eğitim, yüzde 30,35 de akademik eğitim yani üniversite yönündedir. 

Ülke olarak 60 yıllık hayalimiz bu yönde olmasına rağmen başarılı olduğumuzu söylemek abartılı olur. 

Diploma yerine yaşam odaklı, teorik bilgi yerine yetkinlik kazanımlı bir eğitim modeli için zaman çoktan geldi de geçiyor. 

Üniversiteyi kazanamayan ya da girip de bitirip mezun olan milyonlarca gencimizin elinde diplomanın dışında hiçbir şey yok. Maalesef o da bir işe yaramıyor. 

Özetin özeti: Anaokulundan üniversiteye, eğitime yeni bir bakış açısı gerekiyor ama detaylarla uğraşmaktan önümüzü göremiyoruz… 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir